Paylaş
Telefonuma bir mesaj geliyor. Demekki saat oniki oldu. Bir an yazmayı bırakıyorum, kafamı gökyüzüne doğru kaldırıyorum. Üç beş tane yıldız var. Bir tanesini kendime seçip dilek dilemek üzereyken, hepsini seçiyorum ve birçok dilek diliyorum. Evet, “bir yaşa daha merhaba” anı bu. Mesajıma bakıyorum. Sonra bir yenisine daha…
Doğumgünüme girerken geçmiş yılımla vedalaştığım, yeni yıldan beklentilerimi yazdığım bir mektup yazarım kendime. Otuz yaşıma kadar kendimi çok iyi tanıdığımı düşünürken, üçlü sayılar ve yazmak “ben”den öte, kendimle tanışma sağladı. Hırslar ve hedeflerle yoğrulurken, egodan ari net bir benlikte kabullenişten bahsediyorum. Benliği eğitmek, kimi dürtülerde elinden tutup sakinleştirmek ve asıl olanın “ben” değil, “herkes” olmak, “”ayna” olmak gerektiğini göstermek… Benim yolum kendimin aynası olarak herkese açılmak, eşitlik, adalet, barış ekseninde iç keşifte bir olduğunu görmek ve göstermekle kendini buldu. Kaderimi sevdim ben. Gözyaşımı da. Ama mutsuzlukla beslenmedim. Kendime de güldüm, okuduklarıma da. Düşündüm ve ürettim bolca. Bir çok dost biriktirdim.
Kimileri hırslarıyla arkamdan konuştu, duyduğum teoriler bir ara beni bile şaşırttı. Sonra birini yermenin, onun hakkında soru işaretler yaratmanın insanın kendi ego savaşıyla ilgili olduğunu gördüm. Benimle ilgili değildi. Özne olarak seçilmiş olsam da kalıcı bir rol olmayacağını anlamıştım. Aynı sınavdan geçerken dilini ısırıp kendine herkes olmak gerektiğini hatırlatmalı. “Ben” bazen çok zor bir yol.
Televizyon izlemekten vazgeçeli yıllar oluyor. Binlerce satır okudum. Ama daha kumsaldaki bir kum tanesi gibi. Bir çok yer gezdim, ama daha gezmediğim binlerce yer var. Bilmedikleri, insanı mıknatıs gibi çekiyor.
Sırtımı birine yaslamak istediğim, yorulduğum çok oldu. Yorulduğum ve yalnız hissettiğim için ağladığım… Ama tutunmadan dik kalmak kök verdiriyor, köklerin sağlam olunca çınar gibi var olmaya başlıyorsun. Yani artık sırt vermek pek de umrunda olmuyor. Köklerinle ulaşmak istiyorsun birine. Öyle eğilip bükülmek, yaslanmak, tükenmek değil de… Kökleriyle sarılıp, hücrelerini hissetmek.
Duyduğum, dinlediğim, sustuğum oldu. Konuşmak isteyip vazgeçtiğim. Vazgeçtikçe kendime vardım.
Küstüğüm, hırçınlaştığım, bağırdığım da oldu. Şimdilerde suskunluk ve sessizliğimi dinlemek güzel.
Kimi haksızlıklarda savaşırken kimilerine gülüp geçmeyi öğrendim.
İnsanlara kredi vermen gerektiğini ama harcamakta hunharsa yeniden kredilendirmemen gerektiğini anladım. Iyilik dediğini ancak kendine yaptığını, birinin elinden tuttuğunda kendine vardığını, o yüzden bunun reklamının insanı kendisinden ettiğini gördüm.
İnsanlar birbirlerinin arkasından konuştukça güvensiz, birini yerdikçe, kötülük yaptıkça inançsız oluyorlar. Kendilerini unuttuklarından. Kendilerinden bile korkup kendilerine bile şaştıklarından.
Herkese kendini sevdirmek imkansız, sevmemeli de belki. Sen sevmelisin kendini. Her ortamın kalıbı, her insanın şeklini almamalısın. Hakkını vermelisin taşıdığın ruhun. İçses dediğin kendine seslenişindir, kimi zaman haykırışın. Sonucuna katlanarak ona kulak da vermelisin kendinden uzaklaşmamak için.
Herkesin bir genetik tarihi var. Atalarından gelen korkular, kaygılar, travmalar. Anne karnından gelen endişeler. Eksiğini gorup kendini kabul etmek ve tamamlamak, degismeyenle barısmak gerek.
365 gün uzun bir yol. Zaman belki de akıp gitmiyordur biz uyduruyoruzdur. Hep aynı andadır, akıp giden bizizdir.
İnsan mikro ve makro evrende kendi mikro evrenini keşfetmeli. Kendi boyutlarını deneyimlemeli. Hep aynı ya da hep farklı. Tercihleriyle yaşamalı. Ama 365, bir sayı bunu da unutmamalı.
Şimdi bakıyorum mesajlarıma, sosyal medya hesaplarımdaki %30un üstündeki “arkadaş”larım doğumgünümü kutlamış. Demekki 70 beni sadece biliyor. Kabuğuna çekilmek veya varlığından haberdar etmek dünyayı… Bu da bir tercih biliyorum.
Yeni bir yaşla ıslanıyorum. Daha kendim ve daha da benle. Zamanın bir köşesinde unutuluncaya kadar hayatım ve hayatıma kattıklarım, dostlarımla.. Iyiki varlar!
Kendi işimi kurdum, kendi ozgurlugumu yaşadım, her günümü sevdim, her an kendimde kaldım, kendime yürüdüm. Bu yıl kendime geldim! Iyiki varım.. Ve yarınlar umudum. Yıldönümleri filizlerim. O yüzden Iyiki dogümgunleri var!
One Comment
ValarilKa said:
10 Eylül 2016, 18:11
Thanks-a-mundo for the post. Fantastic. Berardi