Paylaş
Şimdiye gözümü açmadan yıllaarrr ve yıllar önceydi hikayenin başlangıcı. Belki yaşamdan, benlikten önce. Benlikte yer almayan benlere rol biçmelikten belki az önce, belki az sonra. Öz ve tecrübeler arasında sıkışmaktan bahsedeceğim bugün.
Gücüm sadece yalnızlığa yetiyor sanırım. İnanmak bir mesele. Gel bir de inandır. Ayna tutsan olmuyor, anlatsan olmuyor. Çok hikaye var paylaşacak, her seferinde sus diyor ruhu insanın. Vazgeçmek de bir parça kolay kısmı seçmenin. Esasen seçmemenin. Zamanı gelmiyor bazı şeylerin artık ama zaman da geçiyor. Kuraklaşıyor insanın ruhu. Bir öpücüğün heyecanı, saflığının hakkı verilmeyince donuklaşıyor. Affetmedikçe, vedalaşmadıkça geçmişle, gelecekle sürekli pazarlıklar sürüyor da kimse çıkıp itiraz etmiyor, geleni kabul etmiyor. Tam derine atlamak istiyorsun, eminsin derinlikten hop çakılıyorsun. Çünkü ikircikli bir beklenti hep. Affetmeden yaşamak, olmamaktır yaşamda. Bir umut yaşamak dediğin. Hala heyecanlanabiliyorken heyecanlanacak, hala seçeneğin varken seçeceksin. Her seferinde benliğini seçeceksin ve öze, özüne döneceksin. Keza yaşamak dediğin devadır kaybolmaya. Sevmek devadır bitmelere. Affetmek devadır öfkelere, kandırılmalara, bitişlere, terkedişlere. Çünkü benlik devadır benlere, benden eksilenlere.
Benlikten öte benler var artık. Bir ben var mesela korkak. Hiç bir şeye gücü yok. Tükenmiş çoktan vakit dolduruyor. Çok acıyorum o bene. Vakti varken bi’ doğrulamadı gitti. Hala aslolanı bulamadığını anlayamadı, geçmişe avundu, geçmişe sığındı da yeni bir ben doğuramadı. Yoluna çıkana sarılamadı, pes etti, pas geçti, pas tuttu. Bir ben var mesela, herşeye meraklı oldu. Önemsizleştirdi. Kendisini değil de olayları merkeze koydu. Kızdı, küstü, kaçtı sonunda, bir de üstelik nerede kayboldu bulamadı bir yere adım atmadığını anlamamışken. Bendi öteki oldu, ötekiydi beriki kaldı. Bir ben var, fenaaa. Kendisini, insanların gördüğü kadar sandı, onların gözüne alıştı, kimdi unuttu, kime döndü anlamadı, kimi bıraktı kin güttü. Yani kim gitti kin kaldı. Benlikten öteye geçti benler. Sonra bir gün güneş yerine umut doğdu. Dedi ki; “siz nereye giderseniz gidin ben burdayım”. Benler dağıldı, benlik kaldı. Çıplak kaldı. Dedi böyleyim ben. Duvarım, sularım, surlarım yok. Öze karıştı deyişler, bekleyişler. Sonra ben uyandı uykudan. Ne güzel bir rüyaymış dedi. Gökyüzünü özlediğini, özgürlüğünü anımsadı. Açtı pencereleri, karşı duvara baktı. Kafasını kaldırdı gök yüzüne yalnızlığını gördü ve anladı ki elinde benlerden olan bir tek başınılıkta kalmış.
Yılgın bir hikaye değil mi? Olsun, sabah gökyüzüne bakmak ve tek başınılıktan çokluğa uyanmak için, yılmak gerek. Bazen yıllarca en kötüyken bir gün insanların hayatına teker teker dokunan kahraman olursunuz. Kahramanlara ihtiyacımız var hayatlarımıza dokunan. Benliğe sarılmalaradır ihtiyacımız, bizi bize yaklaştıran. Cesur yüreklere ihtiyacımız var bizim. Seven yüreklere, affediciliklere, değer bilenlere. Tek başınalıklardan biz olmaya gücü yetenlere.
“Fark etmez kapının ne kadar dar olduğu
Nasıl cezalarla dolu olduğu kitabın
Kaderimin efendisi benim:
Ruhumun dümeni benim ellerimde”
Yenilmezlere sevgilerimle…