Her sabah gözünü açıp sen olduğunu zannettiğin biriyle güne başlamak kendinde kayboluş gibi. Yabancı biriyle yaşamak kesinlikle kabul edilemez bir durum. Oysa her gün kendine yabancılaşıp aynı bedeni paylaşmak insanoğlunun kendisiyle çelişmesi değil de nedir?
Gözünü açıp kendine aynada mutlu bir gülümseme attığın oluyor mu? Günaydın demek tahminimce zordur. Üstelik muhtemelen kendini ezberleyen adımlar, kartını okutma, kahvaltılık bir şeyler alma, asansör sırası, masaya geçiş töreni,ve e-maillerini açma sırasında geçen günün ilk kısmı muhtemelen sadece otomatik işliyor. Retina körlüğü, asansör beklerken telefondan kalkmayan başlar, geceden sabaha neler olmuş kontrolü sırasında esneyerek geçen ilk kısımdan bahsediyorum. Ardından ilk toplantı, cevaplanacak mailler, telefonlar, bir toplantı daha, raporlar, dosyalar derken öğle yemeği. Onun da bir kısmı asansör sırası, yemek sırası, bir bardak çay sırası ile geçer.Öğleden sonra seansının sabahtan, sabahın diğer günlerden olsa olsa farkı yeni krizler,mailler,bitirilecek işlerdir. Zihnin bu kaosta ne zamandır üretim yapmadığı, bu düzene hizmet eden işlevsiz bir döngüye katıldığı bilinmez. Zihnin üretim yapamama açlığı insanı alışveriş, yemek yeme, sosyal medya veya dijital oyun bağımlılığı ile buluşturur. Ama asıl açlığı kendini bulma ve üretime hizmet etme olan zihnin bu açlığı doyuramaması nedeni ile diğer bağımlılıkların insanı beslemesi mümkün değildir. Kimi zaman kendini, evliliğini, çocuklu hayatını ya da yalnız ama sosyallik patlaması içeren “muhteşem mutlu” hayatını kendine ve insanlara inandırma çabasındaki iki yüzlü yaklaşımda anlamsız huzursuzluklar ve yıkımlarda yokoluş.
Esasen insan bu çok havalı bulduğu ruhsuz kurumlara kendini teslim eder. Yarı türkçe yarı ingilizce konuşarak, iyi giyinip gösteriş sahibi olarak yer edinmeye çalışır. Bir başkasının sosyalleşmesi o başka personelin kesinlikle işten kaytarmasındandır. Plaza insanı olmak önemli bir statüdür. Ama yönetici olmak, üst düzey yönetici unvanı almak kesinlikle ana hedeftir. Bu hırsların bizi mutluluğa, başarıya, paraya götüreceği, saygınlık kazanacağımız ise tam bir yanılsamadır. İnsanın eşit olduğunu unutup bir başkasından üstün olduğunu iddia etmesi ve unvanlara merakı sadece kibirindendir. Oysaki yöneticilik bir kuruma bir ekibi yönlendirme hizmeti sunma çabasıdır. “Sistem insanı köleye çevirir” diyerek insanoğlunu aklamak isterdim elbet. Ama tam tersi insanoğlu her zaman hiyerarşik bir köle efendi sistemi uydurup kendisini bu çarkın içinde konumlandırır. Çarka çomak sokan bazıları vardır ama plaza insanı ona da acıyarak bakar.”Kesin istedigi unvanı alamamıştır” , “onda kesin bir şey var abi, başka bir yere transfer oluyordur”, “atıyorlar bunu bence”… Hayal etmeyi unutmuştur çünkü, zaman harcamaya gerek yoktur, ne gereksiz işler bunca önemli iş varken. Hırslarımızın hayallerimizi ele geçirmesi ve onları hatırlamayacağımız derinliklere gömmesi ne acı. Bir şeylere imrenerek bakıp sonra “ben öyle değilim” dediğiniz olmadı mı? Siz öylesiniz. Sadece hatırlamıyorsunuz. Kendinizi unuttunuz. Önemsemediniz. Unvanlar,paralar, statüler önemli oldu. Kendinizden öne geçirdiniz. Oysa onlar soğuk ve ruhsuz kurumlar. Anlamları siz sunarsınız. Hiyerarşisiz organizasyon yapıları neden kurumların düşmanıdır biliyor musunuz? Lider olamayan yöneticilik unvanı sahiplerinin egosunun kalkanlarına kurban gittiğinden. Başka türlü bir saygınlık ve var olma şeklini hayal edemeyip hiçlikten korktuklarından. Ve soğuk kurumlar, taş binalar ve plazalar. Özgürlüğünüzü bağladığınız herşey sadece insanlar çıkınca boş bir bina.
Çarka çomak sokun. Çarka çomak sokanlardan olun. Parasız ya da kötü bir durumda kalmayacaksınız. Kendinizi bugüne taşıyan kendinizsiniz. Kendinize inanıp yeniden kendinizi bulun.
Ben plazalara veda ettim. Hayal kurmayı seviyorum. Kendi hayatımdan, sevdiklerimin hayatını izlemekten kendimi alıkoymayacağım. Ama kurduğum arkadaşlıklar, gerçek birer lider olarak gördüğüm yöneticilerden, yönetici olmayı çokça haketmiş çalışma arkadaşlarımdan, öğrendiklerimden yanıma aldıklarımla. Ve veda ettiğim o yüzden sadece bir bina!
Tüm çomak sokanlara sevgilerimle…