Paylaş
Günümüzün yeni trendlerinden biri “farkındalık”. Bir süredir sosyal yardım yapmak istediğimiz bir konuda önce farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Örneğin bir derneğe gidip kişisel bir bağış yapmak sadece kendi vicdani farkındalığımız ve iç sesimizken, bu sesi başkalarına da duyurabilmek amacıyla ve başka iç seslerin de sosyal yardıma katkı sağlaması için toplumsal bir bilgilendirme yapmayı amaçlıyoruz. Sonuçta “bir elin nesi var, iki elin sesi var” atasözünün ne kadar doğru olduğunun da “farkında”yız.
Neler yaptık farkındalık için hatırlayalım mı? ALS hastalığı için farkındalık yaratmak istedik “Icebucket Challange” ile. Kalp hastalıklarına dikkat çekmek için kırmızı t-shirt giydik. Live Strong bileklikleri satın alarak kanser hastalarına destek verdik. Bir sosyal medya kampanyası olarak göğüs kanserine dikkat çekme amaçlı, kimi zaman “çantam nerede” sorusuna yanıt olarak, kimi zaman “şuraya taşınıyorum” diyerek paylaşımlarda bulunduk, merak uyandırdık. Aile içi şiddete dikkat çekmek için sessiz çığlık fotoğrafları paylaştık. Meme kanserine dikkat çekme amaçlı pembe kurdele taktık, Greenpeace ile “seninki kaç cm” dedik, t-shirtler giydik, balıklarda avlanma boylarını değiştirmek istedik. “Yoluma engel olma” dedik, engellilerin hayatını zorlaştıran sürücülerin yanlış park fotoğraflarını çektik, paylaştık. Her bir fikir birbirinden önemli amaçlara hizmet etti. Fikir sahipleri ve toplumsal bu farkındalığı yaratan her bir kahramana vicdanlarımız teşekkür etmeli. Bizi de bu içsese davet ettikleri, bu farkındalığın bir parçası olmaya hak tanıdıkları için.
Bu farkındalık projelerinin bir kısmını anlamayan, sadece toplumsal bir trend olarak algılayıp “moda”ya ayak uyduran olmadı mı? Tabiki oldu. Örneğin Icebucket Challenge, ALS hastalığına dikkat çekmek ve bütçe yaratabilmek amacı ile başlatılmış bir kampanyadır. Amyotrofik lateral skleroz (ALS), aynı zamanda motor nöron hastalığı olarak da anılan, merkezi sinir sisteminde, omirilik ve beyin sapı adı verilen bölgede motor sinir hücrelerinin (nöronlar) kaybından ileri gelen bir hastalıktır. Kaslarda güç kaybı yaşanan ve kişinin hareketleri kısıtlanan hastalıkta zihinsel fonksiyonlar ve beynin zarar görmüyor. Hastalığın en ünlü ismi şüphesiz İngiliz fizikçi Stephen Hawking’dir. Peki Icebucket Challenge neydi? Ice bucket (buz kovası) ve challenge (meydan okuma) anlamına geliyor. Kendine meydan okunan kişi başından aşağı buzlu su döküyor, döktüğü taktirde 3 kişiye meydan okuma hakkı kazanıyor. Dökmeyi reddederse hastalık için 100$ bağışta bulunuyor. Amerika’da bu sayede ALS derneğinin 15 milyon Dolar gibi bir bağış toplayıp hastalığın tedavisi için araştırmalarda kullanıldığı bir çok yerde yazılmıştır. Ancak paylaşılan milyonlarca videodan anlaşılan şudur ki ALS hastalığını bilmeksizin, sırf bir akıma uymak için eğlence olarak meydan okuyan kişiler de azımsanamayacak kadar çok. Bu “akıma uyma” modası Live Strong bileklikleri için de yaşanmıştır. Öyleki, çeşitli bijuteri dükkanlarında süs için satılmaya başlanan bu bileklikler epey prim yapmıştır.
Peki ne yapalım, vaz mı geçelim projelerden? Tabiki hayır. İç sesimize kulak verelim, farkındalığın farkında olunması için amaçlarımızı duyuralım. Daha çok el ele verelim, etkiyi büyütmek için küçük projeler yerine daha çok birleşelim, daha bilinçli, daha “ortak”, daha “örgütlü” çalışmalar yapalım, omuz omuza toplumsal vicdan yaratalım. Sosyal farkındalığa katılarak bir tek insanın hayatına dokunmanız sadece bir hareketinize, bir inanışınıza bağlı. Bir farkındalık projesi söz konusu ise okuyalım, nasıl geliştirebileceğimizi, nasıl katkı sağlayabileceğimizi düşünelim. Örneğin doğumgünü hediyelerinizi fidan bağışı ile yapmanız, evinizde kullanmadığınız bir bilgisayarı kimsesiz çocuklar veya Koruncuk Vakfı gibi vakıflara bağışlamanız, okumadığınız kitapları okullara bağışlayıp sahip olduğunuz imkanları paylaşmanız ufacık dokunuşlardır. Günümüz “farkındalık” trendine “farkında” olarak ayak uyduralım.
Hepimiz eşit koşullarda doğmuyor olabiliriz. Ama imkanlarımızı paylaşarak koşullarımızı eşitlemek, koşulları iyileştirmek için imkan tanımak elimizde. Bugün çok yemek yemekten ve obeziteden yakınan bir kişi, markette aburcubur almak konusunda ayırdığı kaynağı her seferinde kimsesiz bir çocuğa veya bir evsize ayırsa sağlığına bu farkındalık ile kavuşmaz mı? Kullanmadığımız bir gün giyeriz diye beklettiğimiz elbiselermizi, ayakkabılarımızı, bizimle eşit olanakları olmayan doğu illerindeki akranlarımıza, çocuklarımıza göndersek, kızımıza – oğlumuza bir adet defter alırken bir adet başka bir çocuk için alıp okulumuzdaki öğretmenlerden çocuklarımızın koşullarını eşitleyebilmek için destek istesek olmaz mı? Örneğin batı ile doğunun imkanlarını eşitleyebilmek için her batılı okul, her kolej bir “kardeş okul” seçse, bu okulların öğrencileri birbirlerini arkadaş bilse, imkanlarını paylaşsa sizce de eşitlik için mücadele etmiş olmaz mıyız?
Mücadele iç sesimizle başlar. Farkında olup kafanızı kaldırmanız, çevrenizi izlemeniz, küçücük bebek adımları atmanız, dokunmanız yeterli. Farkındalığın farkına varmanız yeterli. Farkındalığın bir parçası olmanız ve soluduğunuz nefesin bir parçasını vicdanınıza hizmet için kullanmanız yeterli. Dünya biz iyi olduğumuzda daha iyi olacak!